14 Mayıs 2011 Cumartesi

Yeşil Yaşamda -Tema Haberleri-

V. Genç TEMA Ulusal Kongresi, İzmir’de Yapıldı

Gençlerin Gözüyle Türkiye’nin Çevre Sorunları konulu  V. Genç TEMA Ulusal Kongresi, 7-8 Mayıs 2011 tarihlerinde 7 bölge, 43 il ve 50 üniversiteden 200 Genç TEMA’lının katılımı ile İzmir’de yapıldı. İzmir Barosu’nda gerçekleşen Kongre’de, TEMA Vakfı Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Doğan, Teşkilatlanma Bölüm Başkanı Temel Uraz, Genç TEMA Koordinatörü  Bora Ersezen, Yavru TEMA Koordinatörü Deniz Akçay ile TEMA Vakfı İzmir İl Temsilcisi Alaeddin Hacımüezzin ve Gönüllüler hazır bulundu. Ülkenin değişik köşelerinden gelen Genç TEMA’lar, yaşadıkları bölgelerdeki çevresel tahribatlarla ilgili tespitlerini, mücadele için yapabileceklerini paylaştılar ve Sonuç Bildirgesi hazırladılar.
V. Genç TEMA Kongresi Sonuç Bildirgesi



Dünyada ve ülkemizde çevresel tahribatlar artarken, aynı şekilde bu tahribatın acilen ve mutlaka durdurulması  gerektiğine inananların sayısı da artmaktadır. Biz ülke genelindeki üniversitelerde TEMA Vakfı’nın vizyon ve misyonu doğrultusunda faaliyet gösteren Genç TEMA’lar, insanı ve doğayı birbirinden ayırmayan, doğaya sadece yarar sağlamak için bakmayan, tüm canlıların sürdürülebilir yaşamının korunduğu bir ülke hayali için çalışıyoruz. Bunun için de yaşadığımız bölgedeki öncelikli çevre sorunlarını tespit ettik ve mücadele için yapabileceklerimizi hazırladığımız sonuç bildirgesi ile sıraladık:
Akdeniz Bölgesi;



Doğasıyla, tarihiyle, turizmiyle, güneşiyle, deniziyle, meyvesi ve sebzesiyle yaz kış sofralarımızı donatan tarımsal potansiyeliyle Akdeniz, dünyanın hayran kaldığı bir bölgemiz. Çarpık kentleşmenin tehdidi altındaki bölgedeki ormanlar, insan kaynaklı ve iklimsel koşullar nedeniyle sık sık yangınlarla yok oluyor.
- Akdenizin olağanüstü iklim koşullarının oluşturduğu doğal ve yaşlı ormanlar mutlaka korunması gereken gen merkezleridir. Bu ormanların yangınlardan korunması önceliklendirilmelidir.



- Bölgedeki doğal yapıda bulunan saf kızılçam ormanları çabuk yanabilecek yapıdadır. Bu  nedenle yanan bölgelerde ormanlar arasında yangına dayanıklı türlerden oluşan ağaçlandırma yapılmalıdır. Yanan bazı bölgeler ise olduğu gibi korunarak doğanın kendisini yenilemesine izin verilmelidir.
Ege Bölgesi:



Bereketli toprakları, doğal güzellikleri, tarihi, biyoçeşitliliği ve turizm potansiyeli ile  gözkamaştıran bir cazibe merkezi olan Ege Bölgesi, özellikle son dönemde sadece yararlanmayı hedefleyen, çevresel tahribatı önemsemeyen madencilik faaliyetlerinin hedefi olmuştur.
- Madencilik faaliyetleri çevresindeki yaşama, toprağa, suya, havaya, ormana zarar verir. Bu konudaki izinler verilirken, uzun vadeli üstün kamu yararı ve hassas denge gözetilmelidir.



- Maden çıkarma faaliyeti gösteren çalışmaların denetimleri arttırılmalı, caydırıcı cezalar getirilmelidir.



- Madencilik çalışmalarını yürüten firmaların öncelikle dürüst davranması halkı aydınlatması gerekir.
Güney Doğu Anadolu Bölgesi:



Kültürüyle, gelenekleriyle GAP Projesiyle, pamuk, antep fıstığı gibi önemli tarımsal ürünleri ile öne çıkan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Ilısu Barajı altında kalacak Hasankey önemli bir sorun. Büyük barajların neden oldukları göçler, biyolojik çeşitlilik üzerindeki olumsuz etkileri ile enerji üreterek sağladıkları yarar arasındaki denge dünyada tartışılıyor.
- Binlerce yıllık kültürü barındıran tarihi kökleri olan  Hasankeyf gençlerin gayreti ile bir an önce dünya mirasına alınmalıdır.
İç Anadolu Bölgesi:



Binlerce yıldır onlarca medeniyete evsahipliği yapmış İç Anadolu Bölgesi, tarihiyle, ülkemizin tahıl ambarı olma özelliğiylei gölleri ile farklı doğal güzelliği ve biyolojik çeşitliliği ile gözbebeğimizdir.
- Tarım alanlarının amacı dışında kullanılarak üzerine fabrika, konut, Organize Sanayi Bölgesi gibi yapılaşmaların inşaa edilmesi büyük sorundur. Tarım alanlarında sadece tarımsal faaliyet gerçekleştirilmeli, büyük ovalar SİT Alanı ilan edilerek korunmalıdır.



- Çarpık kentleşme bölgeyi tehdit eden bir başka unsurdur. Kamunun bu konudaki çalışmaları yetersizdir.
Karadeniz Bölgesi;



Yaylalarıyla, ormanıyla, akarsularıyla, çayıyla, hamsisiyle, kültürü ile ülkemizin cennetten köşesi olan Karadeniz, enerji üretimi için birbiri ardına yapılan Hidroelektrik santraller ile adeta şantiye alanına dönüşmüştür. Halk binlerce yıldır yaşadığı coğrafyayı tamamen değiştirmekte olan enerji yatırımlarına vargücüyle karşı çıkmaktadır:
- Enerji ihtiyacımız karşılanmalıdır, ancak enerji üretilirken doğal yapıya zarar vermemek esas alınmalı, ucuz ve kısa vadede karlı yatırım yerine, daha fazla maliyetli ama üstün kamu yararına açısından kazançlı yatırımlar  teşvik edilmelidir.



- Öncelikle yasa ve mevzuatlar süratle yenilenerek geri dönülemez  uygulamaların önüne geçilmelidir.



- ÇED ve diğer yönetmelik boşlukları doğa yararına doldurulmalıdır.



- DSİ, Çevre İl Müdürlüğü , Tarım , Orman, Bayındırlık (jeoloji, jeofizik,)  diğer kamu ve kuruluşlar ile ilgili STK lar bir arada çalışmalı, ortak akıl ve karar hakim kılınmalıdır.



- Avrupa Su Çerçeve Direktifi’nin ana konusu olan havza planlaması bir an evvel yapılmalıdır.



- Tüm proje ve uygulamalarda halkın katılımı ve onayı alınmalı, sürdürülebilir olmayan, sosyal problem yaratan uygulamalardan  kaçınılmalıdır.
Marmara Bölgesi;



Asya ve Avrupa Kıtası’nın birbirine bağlayan ve kendine ait denizi bulunan Marmara, ülke nüfusunun en yoğun olduğu bölgedir. Trakya bölgesindeki verimli tarım alanları, sanayi yatırımları, kültür, çarpık kentleşme ve bütün bunlara rağmen halen yaşamaya devam eden doğal güzellikler bölgeyi tanımlar. 3. Köprü, Kanal Projesi, Gebze-İzmir Otoyolu gibi büyük yatırımlarla ne yazık ki çarpık kentleşmenin adeta desteklendiği bölge, aynı zamanda ülkemizin en verimli tarım alanlarına sahiptir.



- Büyük yatırımların sağlayacağı fayda ve zarar iyi hesaplanmalıdır.



- Verimli tarım alanları korunmalı, yapılaşmalar önlenmelidir.



- Endüstriyel kirlenmeye karşı bölgede ortak havza yönetimi uygulanmalıdır.



- Yerel yönetimler geri dönüşüm ile kirliliği bertaraf yöntemlerini uygulanmalıdır, halk bilgilendirmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder